Photo by Cole Keister on Unsplash

“Kim Bu Yerleşimci?”: Teorik Bir Muhasebe

0 Paylaşım
0
0
0

“Askerle yerleşimciyi ayırt etmek gittikçe zorlaşıyor.”Al-Huraini1

 

Her ne kadar 7 Ekim itibariyle İsrail şiddetini yeniden daha yoğun bir şekilde konuşuyor olsak da bu şiddetin tarihi, işleyişi ve sonuçları aslında sosyal bilimler alanında uzun süredir tartışılıyor. Ben bu yazıda, yine son zamanlarda tekrar gündeme giren sivil ve yerleşimci gibi kavramlar üzerinden bir İsrail şiddeti portresi çizmek istiyorum. Özellikle Türkiye Dışişleri Bakanı’nın yerleşimcilerle ilgili “…Tanımlamalar değişmeli. Bunun adı yerleşimci değil, hırsızlıktır. Artık bunun böyle ifade edilmesi gerekiyor. Buna benzer yalanların kabul görmediği son çıkan olaylarla ortaya çıktı. Bu yalan İsrail ve Filistin’e barış getirmiyor. Bu yalandan vazgeçilmesi lazım.2 açıklamaları ve alanının önde gelen isimlerinden olan Filistinli tarihçi Rashid Khalidi’nin “Bazı aktivist öğrencilerin şöyle şeyler söylediğini duyuyorum: ‘İsrailliler yerleşimcidir o sebepten orada sivil yoktur’ uluslararası insan haklarına biraz bile saygınız varsa böyle bir cümle kurmazsınız.3 demeçleri üzerinden teorik olarak yerleşimciyi, modern devletin ve yerleşimci kolonyalizmin neresine oturtabileceğimiz üzerine bir tartışma açmak niyetindeyim. 

 

Bu tartışma ekseninde, İsrail’in yerleşimci modelinde Amerikan sömürge tarihi etkisine ve yerleşimci sömürgecilik ile modern devlet geriliminin tam ortasında yer alan şiddet olgusuna yer vereceğim. Bu şiddet olgusunun aslında modern devletin ve yerleşimci sömürgeciliğin temelini oluşturduğunu belirtmek ve yerleşimcilerin şiddet kullanma hakları üzerinden yeniden ele almak bugünkü Filistin meselesini anlamayı da kolaylaştıracaktır. Güncel durum söz konusu olduğunda elbette homojen bir yerleşimci nüfustan bahsetmek mümkün değildir ve bütün yerleşimcilerin devletle ittifak içinde olduğunu iddia etmek de Khalidi’nin dediği üzere abesle iştigal olur. Bu yazının amacı Filistin’in özgürleşme sürecinin bugünlerde anti-sömürgecilik üzerinden tartışılması üzerine yerleşimci kavramını teorik olarak ele almak ve yerleşimci-devlet ilişkisini İsrail ve Amerika bağlamında incelemektir.

 

Ilan Pappe İsrail Hakkında 10 Mit adlı kitabında İsrail’in sömürgeci değil yerleşimci sömürgeci bir düzene sahip olduğunu söyler.4 Yerleşimci sömürgeciliği sömürgecilikten ayıran en temel özellik, sömürgeci gücün sömürgeleştirilen toprakları uzaktan kontrol etmeyip, direkt yerleşerek ve nüfusu değiştirerek egemenlik altına alması sürecidir. Bu süreçte yeni gelen yerleşimciler her ne kadar başta misafir veya göçmen gibi görünseler de asıl amaçları yeni bir ev bulmak değil yeni bir yurt bulmaktır. İsrail örneğini diğer yerleşimci sömürgeci örneklerden ayıran en temel özellik ise bu yerleşimciliğin belirli bir ideolojik ve dini altyapı ile güdümlenmiş olmasıdır. 19. yüzyılda siyonizmin ideologları da yükselen ulus-devlet yapısından oldukça etkilenmiş ve Yahudiler için de böyle bir yapının gerekliliği hususunda fikir birliğine varmışlardı. Siyonist ideal, modern ve seküler bir proje olarak başladı. Zamanla değişen koşullarla birlikte, tabi holokostun da etkisiyle, Yahudi kimliği dini ve milli değerlerle tekrar şekillendi ve o dönem İngiliz mandasının kontrolünde olan Filistin toprakları (eski şekliyle Bilad-ı Şam’ın güney kısmı) yurt olarak tanımlandı. Siyonistler için bu tanımlama çok önemliydi çünkü Yahudiler için bu yurt yeni değil zaten zamanında yerlisi oldukları bir yurttu. Bu söylem onlara işgalci politikalarını oluştururken önemli bir meşruiyet alanı kazandırdı. Onlar sürgün süresini tamamlamış ve daha ‘medenileşmiş’ bir şekilde eski topraklarına dönüyorlardı.5 

 

Her ne kadar bu söylem İsrail’i, Amerika’daki ve Güney Afrika’daki yerleşimci sömürgeci örneklerden farklılaştırsa da İsrail devleti modern bir devlet olma idealini gerçekleştirmek için dünyanın ilk modern ulus-devleti sayılan Amerika’dan ve onun sömürge geçmişinden oldukça faydalandı. İki devleti de birleştiren birincil sömürgeci yöntem şiddeti kullanma biçimleridir. Bu şiddetin boyutunu daha iyi kavrayabilmek için başta devlet şiddetinin yerleşimci sömürgecilik sürecinde ne kadar temel bir noktada durduğunu anlamak gerekir. Elimizdeki verilere göre Amerika kıtasının (kuzey, orta ve güney) sömürgeleştirilmesi sürecinde en az 56 milyon yerli öldürülmüştür. Bu dünya tarihindeki en önemli soykırımlardan biridir.6 Ünlü filozof Hegel’e göre Güney Amerika’daki yerliler Kuzey Amerika’daki yerlilere göre daha çok şiddete maruz kalmalarına rağmen kurtulurken, Kuzey Amerika’daki yerlilerin çoğu yok edilmiştir. Hegel’in bu soruna cevabı basittir: “Güney Amerika’daki yerliler işgale uğradı, Kuzey Amerika’daki yerliler ise sömürüldü.”7 Bu soykırım sadece Kuzey Amerika’da modern devlet sürecinin değil, başka birçok modern devletin de iskeletini oluşturmuştur. Modern devlet her ne kadar eşitlikçi ve özgürlükçü değerler ışığında ele alınmışsa da aslında temelinde çeşitli şiddet yöntemlerini barındıran bir modeldir. İsrail, kuruluşunun ilk senelerinde etnik temizliğe girişmiş ve yüz binlerce Filistinliyi yerinden etmiş, binlercesini ise öldürmüştür.8

 

Bu noktada eski bir tartışma olan modern devlet ve şiddet ilişkisinden bahsetmek gerekir. Max Weber Meslek olarak Siyaset adlı ünlü kitabında modern devleti, şiddeti tekelinde bulunduran kurum olarak tanımlar.9 Bu bağlamda devletin şiddet kullanımı meşrulaştırılırken vatandaşlarınki ise gayrimeşru ve sakıncalı bulunur. İşte tam bu noktada yerleşimci sömürgecilik, modern-devlet tipinde bazı kırılmalar oluşturur. Yerleşimci sömürgeciliğin temelinde de aynı modern-devlet gibi şiddet vardır, fakat şiddet sadece devletin bünyesindeki birimlere hasredilmemiştir. Yerleşimci tam bu noktada sahneye çıkar. Devletin bir uzantısı olarak yerlilerin tasfiye edilmesi sürecinde devlete örtük bir destek olur. Mahmood Mamdani’ye göre göçmen geldiği toplumu değiştirmek gibi bir amaç gütmez iken, yerleşimci yeni girdiği toplumu siyasi olarak dönüştürmeye çalışır.10 Yerleşimci sömürgeciliğin yerleşimci ile kurduğu bu ortaklık modern-devlet kuramlarını yadsımaz, aksine onu tamamlayarak devlet kurumuyla ilgili tasavvurumuzu genişletir. Devleti yekpare bir meşruiyet ağının kalesi olarak görmek yerine onu belirli aktörler ile iş birliğine girmekten çekinmeyen, yeri geldiğinde şiddet tekelini de paylaşan, devingen bir yapı olarak ele almamızı sağlar. 

 

Bu bağlamda Achille Mbembe’nin “nekropolitika” kavramından yararlanmak yerinde olur. Mbembe’ye göre, devleti egemen yapan başat özellik onun toplum içinde kimlerin yaşayacağına ve kimlerin öleceğine karar verebilmesinde yatar.11 Bu durum sömürgelerde her zaman ‘yok edilebilir’ kitlelerin üretilmesine yol açar. Bunun bir sonucu olarak toplumun bir kesimi (bu yazının bağlamında yerleşimciler) sadece yaşama hakkına değil aynı zamanda gerektiğinde ‘yok edilebilir’ olarak addedilen gruplara (yerlilere) şiddet uygulayabilme hakkına da sahip olur. Çoğu zaman bu şiddet uygulama hakkı, yerleşimciyi kendini korumaya çalışan medeni, yerliyi ise bertaraf edilmesi gereken barbar olarak tasvir eder. İşte bu noktada yerleşimci sömürgeciliğini Weber’in sözünü ettiği şiddet tekelinden ayıran özellik, onun bu tekeli ve yok etme hakkını yerleşimciye de vermesinden ileri gelir. Bu süreç hiçbir zaman açıkça deklare edilmese de yasalarla, siyasi kararlar ve bürokrasi ile düzene oturtulur. Bu sömürgecilik modelinin yerleşimciye bu kadar ihtiyaç duymasındaki en temel sebep kendi çoğunluğunu oluşturmak istemesinden ileri gelir. Sömürgeciliğin aksine yerleşimci sömürgecilikte amaç sadece sömürülen toprakların kaynaklarını ele geçirmek değil, kendi vatandaşlarını üretebilmektir. Yerleşimciler bir taraftan nüfus politikalarıyla çoğalırken diğer taraftan şiddet aracılığıyla yerli nüfusu baskı altına alabilmektedir.  

 

Bu durum göz önüne alındığında, fiziksel şiddet ve silah kullanımının hem Amerikalılar hem de İsrailli yerleşimciler arasında yaygınlaşmış olması tesadüf değildir. ABD’de halen ciddi bir sorun olan silah yasası ve silahla yapılan toplu saldırılar sömürgeciliğin en önemli kalıntılarından biridir. Amerika bağlamında baktığımızda, 2018 yılındaki bir araştırmaya göre Amerika’daki silah sahiplerinin %82’si beyazlardan oluşuyor.12 ABD’de sıkça tartışılan ve silah karşıtlarının hedefinde olan İkinci Yasa Değişikliği (amendment), halkın meşru müdafaa hakkına sahip olduğu gerekçesiyle vatandaşların silah taşımasına izin verir. Bu yasa değişikliğinin temelleri ise Amerika’nın sömürgeci geçmişi ile doğrudan bağlantılıdır. Koloni döneminden itibaren iktidar, beyaz yerleşimcilerin gasp ettikleri toprakları koruması ve yerlileri defetmesi için bu hakkı bizzat desteklemiştir. 

 

İsrail örneğine baktığımızda da Amerika’dakine benzer bir yerleşimci sömürgecilik süreci görmekteyiz.  Siyonistler için Yahudi devleti olmadan Yahudi toplumundan bahsetmek mümkün değildir. Bu amaç için Siyonistlerin ilk hedefi Yahudileri göç dalgalarıyla (aliyah) Filistin topraklarına göçe teşvik etmek olmuştur. Her ne kadar ilk aliyahdaki Yahudilerin temel amacı devlet kurmak ya da belli bir devlet çatısı altında yaşamak değildiyse de sonraki göç dalgaları devlet idealini de taşıyan yerleşimcileri içermektedir. Yerleşimciler 1948’de İsrail’in bağımsızlığını kazanmasının ardından hızla mahalleler kurarak kendi alanlarını oluşturmuş ve yayılma politikası sergilemişlerdir.13

 

Yerleşimcilerin bu yayılma politikasındaki etkin rolleri, 1967 işgali sonrası ciddi oranda arttı. Batı Şeria’da ve Doğu Kudüs’te görülmeye başlanan İsrail yerleşimleri hızla yükseldi. 2020’deki bir araştırmaya göre 600,000-750,000 arası İsrailli yerleşimci 290 farklı yerleşim biriminde ikamet etmektedir.14 Başlangıçta Batı Şeria’da yerleşim yerleri kurmaya başlayan yerleşimciler uluslararası hukuk nezdinde yasal olmamasına rağmen zamanla devlet tarafından da desteklenmeye başlandı. Devletin bu yerleşimcileri desteklemesindeki en büyük sebep yerleşimcilerin genişleyerek Filistinlilerin yaşadığı alanlara yayılması ve Filistinlilerin hareket hakkını kısıtlamasıydı. Devlet ayrıca bu yerleşim yerlerine ciddi yatırımlar yaparak bu süreci teşvik etmeye çalıştı. Bu süreçte bir taraftan devlet yerleşim alanlarının güvenliğini sağlarken bir taraftan da yerleşimcilere kendilerini koruma hakkı tanıdı. Örneğin İsrail’de vatandaşların silah bulundurma hakkı Amerika’daki kurallardan farklı olsa da silah taşıma konusunda Filistin bölgesine yakın alanlarda yaşayan yerleşimcilere kolaylıklar sağlandı.15 Silah vb. kullanımındaki artış başta Batı Şeria olmak üzere birçok bölgede şiddet olaylarının da artmasına sebep oldu. Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi’nin raporuna göre, 2010-2019 yılları arasında 2955 yerleşimci şiddeti vakası meydana gelmiş bu olaylar sonucunda 22 Filistinli öldürülmüş en az 1258 Filistinli ise yaralanmıştır.16 2021 yılında bu yerleşim bölgelerinde istatistikî olarak her güne bir olay düşerken bu sene başı itibariyle her güne 3 şiddet vakası düşmektedir. Tıpkı Amerika örneğinde görüldüğü gibi yerleşimciler nefsi müdafaa hakkı kapsamında silah sahibi olmaya teşvik ediliyor.17 Özellikle 7 Ekim sonrası bu illegal yerleşimcilere 150,000 adet silah dağıtıldığı da İsrail Güvenlik Komitesi tarafından onaylandı.18

 

Burada elbette şiddeti yalnızca fiziksel şiddet olarak değil her tür şiddeti- sembolik, ev gasp etme, tarım alanlarına el koyma, yargıdaki ikircikli uygulamalar- içine alan daha geniş bir perspektifle okumak gerekir. Ancak bu şekilde diğer şiddet yöntemlerinin fiziksel şiddeti nasıl meşrulaştırdığını anlayabiliriz. Örneğin, Filistin bölgesinde yaşayan İsrailli yerleşimcilerin Filistinlilerden farklı olarak askeri ya da yerel yasalara değil İsrail sivil ceza yasasına tabi olması, yerleşimciler arasında şiddet kullanımını artıran bir durumdur.19 Bütün bu hususlar dikkate alındığında; yerleşimci sömürgecilik, modern devlet ve yerleşimci üçgeni arasında kalan şiddet kullanımı ve bunun meşrulaştırılması bizim İsrail-Filistin meselesinin tarihi seyrini anlamamızı da kolaylaştırmaktadır. 7 Ekim gününden beri dünyanın farklı şehirlerinde yapılan gösterilerdeki anti-sömürgeci vurguyu daha iyi anlamlandırabilmek adına bu yazıda yerleşimci kavramı teorik bir çerçeve üzerinden değerlendirilmiştir. Yazının başında da belirttiğim üzere sivil ve yerleşimcinin sınırları ne kadar belirsiz olursa olsun bu teorik bakış açısı yerleşimci olgusunun tarihsel gelişimini ve sivil kavramından ne bağlamda farklılaştığını Amerika ve İsrail yerleşimci sömürgeciliği üzerinden göstermektedir.

 

 

KAYNAKÇA:

 

Al-Huraini, Hamdan Mohammed. “Settler-Soldier Militas threaten Susiya with Death and Displacement.”, 927 Magazine (31 October 2023). https://www.972mag.com/susiya-settler-soldier-militia-displacement/, 12 Kasım 2023.

 

Al Jazeera (3 March 2023). 

https://www.aljazeera.com/news/2023/3/3/israeli-settler-attacks-against-palestinians-by-the-numbers. 12 November 2023.

 

Al Jazeera. “Who are Israeli settlers, and why do they live in Palestinian lands?”. Al Jazeera (6 Nov 2023).https://www.aljazeera.com/news/2023/11/6/who-are-israeli-settlers-and-why-do-they-live-on-palestinian-lands#:~:text=More%20than%20700%2C000%20settlers%20%E2%80%93%2010,is%20built%20without%20government%20authorisation. 12 November 2023.

 

Btseleem. “Settler Violence= State Violence”. Btsleem (25 Nov 2021). https://www.btselem.org/settler_violence. 12 November 2023.

 

Dunbar-Ortiz, Roxanne. “The Colonial Roots of Gun Culture”. In These Times (2 March 2018). https://inthesetimes.com/article/settler-colonialism-second-amendment-guns-white-supremacy-slavery#:~:text=Virginia%2C%20the%20first%20colony%2C%20forbade,afford%20to%20buy%20a%20weapon. 12 November 2023.

 

Gavison, Ruth. “The Jews Right to Statehood: A Defense,” Azure 15, no.3 (2003): 70-108.

 

Hegel, George Wilhelm Friedrich. Lectures on the Philosophy of World History. H.B.Nisbet. Cambridge: Cambridge University Press, 1975.

 

Kent, Lauren. “European colonizers killed so many Native Americans that it changed the global climate, researchers say”. CNN (2 February 2019). 

 

Khalidi, Rashid. The Hundred Years’ War on Palestine: A History of Settler Colonial Conquest and Resistance, 1917-2017. NY: Metropolitan Books, 2020.

 

Mamdani, Mahmood. Neither Settler Nor Native: The Making and Unmaking of Permanent Minorities. Massachusetts: The Belknap Press of Harvard, 2020.

 

Mbembe, Achille. Necropolotics. Durham: Duke University Press, 2019.

 

Muaddi, Qassam. “Thousands of Armed Israeli settlers threaten Palestinians in West Bank”. The New Arab (13 Oct 2023). https://www.newarab.com/news/armed-israeli-settlers-threaten-palestinians-west-bank. 12 November 2023.

 

Panovka, Rebecca & Barrow, Kierra. “A Desperate Situation Getting More Desperate: An Interview with Rashid Khalidi”. The Drift (24 October 2023). https://www.thedriftmag.com/a-desperate-situation-getting-more-desperate/, 12 Kasım 2023.

 

Pappe, Ilan. Ten Myths About Israel. NY: Verso Books, 2017.

 

TR 724. “Hakan Fidan’dan İsrail’e sert tepki: ‘Bunun adı yerleşimci değil, hırsızlıktır’”.TR 724 (17 Ekim 2023). https://www.tr724.com/hakan-fidandan-israile-sert-tepki-bunun-adi-yerlesimci-degil-hirsizliktir/, 12 Kasım 2023.

 

Weber, Marx. Politics as a Vocation. New York: Oxford University Press, 1946.

Dipnot[+]

0 Paylaşım