Kimlik; küreselleşme, göç gibi olguların varlığı ve ulusötesi ve ulusaşırı aidiyetlerin artmasıyla birlikte hem günlük hayatta hem de literatürde öne çıkan ve çokça sorgulanan bir mesele haline geldi. Aynı zamanda siyasi kutuplaşmaların artması, ideolojilerin çeşitlenmesi ve ağ toplumunun gelişimi sonucunda kişilerin yalnızca kendi bireysel aidiyetlerini değil, siyasi ve toplumsal aidiyetlerini de gözden geçirerek kimlikler oluşturmaları artık daha muhtemel. Kişinin hem varlığını ortaya koyma ve güçlendirme aracı olarak kimlik inşası hem de toplumsal bir kabule ihtiyaç duyarak inşa ettiği bu kimliği çevresine sunması söz konusu. Bir başka deyişle “farkını ve özgünlüğünü” ortaya koyma, diğerlerinden ve ötekilerden ayrılma, kendine dair anlatılar oluşturma ve bu anlatıları paylaşarak toplumsallaştırma; hayati ihtiyaçlar halini aldı. Bu sebeple kimlik inşası yalnızca psikoloji biliminin çerçevesinde kalmadı, sosyolojiden siyaset bilimine kadar birçok alanın meselesi haline geldi. Aynı zamanda birey sayısı kadar farklı türde kimlik inşasının mevcudiyeti, bu inşa sürecini biricik ve öznel kılıyor.
13. sayımızda bu çeşitliliği göz önünde bulundurarak birçok farklı alanın inceleme konusu haline gelen “kimlik” meselesini ele aldık. Psikolojiden siyaset bilimine, sosyolojiye, tarihe ve tasavvufa uzanan bu bağlar ile kişiler, devletler ya da topluluklar; kimlikleri üzerinden geliştirdikleri ilişkiler yoluyla birçok toplumsal harekete yön veriyor, tarihsel motifler oluşturuyor, geçmiş ve gelecek nesillerde iz bırakıyorlar.
Keyifli okumalar dileriz,
Yayın kurulu adına,
Ayşe Betül Aytekin ve Ayşe Işın Kirenci