A Sea Of Debt

Bir Borç Denizi: Batı Hint Okyanusu’nda Hukuki ve İktisadi Hayat, 1780-1950 – Fahad Ahmad Bishara

0 Paylaşım
0
0
0

Faiz üzerine inşa edilmiş modern kapitalist sistemde İslam’a uygun bir şekilde alışveriş yapabilmek mümkün mü? Fahad Bishara, birçoğumuzun hayatını kuşatan bu meseleyi derinleştirebilecek çok mühim bir soruyla başlıyor kitabına: Modern kapitalist sistemin ortaya çıktığı yıllarda Müslüman tüccarlar nasıl mübadele ediyorlardı ve İngiliz sömürge sisteminin gelmesiyle bu pratikler nasıl değişti? Bu soru, modern öncesi dediğimiz dönemde Müslümanların yaşadığı coğrafyalardaki iktisadi hayata ayna tutuyor. Bunun neticesinde de söz konusu ekonomik pratiklerinin, günümüz sisteminin oluşmasındaki etkisini de anlamamıza yardımcı oluyor. 

Bir Borç Denizi, 1780-1950 yılları arası Batı Hint Okyanusu’nun ticari ve hukuki tarihini Umman’dan Doğu Afrika’ya ve Hindistan’a uzanan bir çerçeve içerisinde anlatıyor. Devletleri merkeze alan tarih anlatılarının aksine, sıradan aktörlerin yaşamlarına odaklanarak çeşitli örfi, dini ve siyasi normların karşılaşma hikâyesini anlatıyor. Bu sayede, birbiriyle ticaret yapan farklı din, dil, etnik kökene sahip insanların finansman, üretim ve dağıtım süreçlerini hangi hukuki normlara göre ve nasıl düzenlediğine dair ciddi bilgi sağlıyor. 

Kitap, okuyucularına, ticaret ağları üzerine çalışan iktisat tarihçilerinin resmettiğinden çok farklı bir dünya açıyor. Yazarın temel iddiasına göre Hint Okyanusu’nda ticari ilişkiler -varsayılanın aksine- güven değil; ciddi bir hukuki zemin üzerine inşa ediliyor. Sürekli yenilenen, gelişen ve genişleyen bu zemin, seçkin bir zümre ya da devlet tarafından değil; bizzat tüccarlar, kâtipler, memurlar gibi sıradan aktörlerin de içerisinde bulunduğu kolektif bir efor sonucu üretiliyor.

Bu hikâyeye paralel olarak da aslında kitap, zamanın en yaygın ticari akdi olan hıyar satışı [khiyar sale] isminde bir İslami finansman modelinin doğum, yaşam ve ölüm hikâyesini anlatıyor. İslam hukuku göz önünde bulundurularak icat edilmiş borç akitleri ve bu akitler üzerine açılan dava metinlerinden oluşan zengin arşiv çalışması neticesinde yalnızca ticaretin değil; İngiliz sömürge yönetimiyle beraber modern dünyada İslam hukukunun değişen rolünü de anlamamıza yardımcı oluyor.

Bir Borç Denizi sorduğu soruların çeşitliliği ve içeriğinin zenginliği sayesinde kölelikten bürokrasiye, deniz ticaretinden siyasete kadar pek çok konuya değiniyor. Bana göre kitabın günümüz tartışmalarına temel katkısı hukuk dediğimiz kavramın ne olduğuna, nasıl şekillendiğine ve dolayısıyla hukuki ve iktisadi hayatın, gerek 200 yıl önceye bakıyor olalım gerekse günümüze, akademik olarak nasıl çalışılması gerektiğine dair kritik dersler içermesidir.

 

Okyanus Ticareti, Okyanus Hukuku 

Bishara, kitabında, Batı Hint Okyanusu’nun yaklaşık 200 yıllık hikâyesini üç aşamada anlatıyor. Evvela sarrafların, plantasyon sahipleri ve kölelerin, tüccarların, bu aktörler arasındaki ticari akitleri kaleme alan kâtiplerin ve bu akitler hakkında hüküm veren hoca, kadı ve hâkimlerin iç içe geçmiş dünyasını aktarıyor. Ardından İngiliz-Hindistan İmparatorluğu’nun (Anglo-Indian Empire) Batı Hint Okyanusu iktisadi hayatını düzenleyen hukuk sistemi üzerindeki artan etkilerini inceliyor. Kitabın son kısımlarında ise 1930 ekonomik buhranı ve ulus-devlet bürokrasisinin ticari ve hukuki hayata tesiri üzerine duruyor. 

Bu tarih anlatısının merkezinde, bütün bu aktörleri birbirine bağlayarak Hint Okyanusu’nu sosyo-ekonomik bir coğrafya olarak var eden ticari sözleşmeler bulunuyor. İslami finans akitleri de diyebileceğimiz bu sözleşmeler, sıradan aktörlerin günlük yaşamlarına, özellikle de üretim, tüketim ve mübadele şekillerine dair çok önemli ipuçları sağlıyor. Kim, kimden, nasıl borç alıyor? Ticari ortaklıklar nasıl şekillendiriliyor ve ne gibi yükümlülükler doğuruyor? Fakihler, kadılar ve kâtipler bu süreçlerde ne rol oynuyor ve İngilizlerin gelmesiyle bu süreçler nasıl dönüşüyor? Bütün bu sorulara cevap ararken de hukuka farklı yönleriyle bakmaya davet ediyor.  

Bishara, Hint Okyanusu’nun nasıl şekillendiğini anlamak için hukuka üç farklı veçheden yaklaşmayı öneriyor (2018: 9-10). (1) Gündelik pratiklere yön veren bir teknoloji olarak hukuk, ticari hayatı düzenleyecek sermaye akış süreçlerini yönetiyor. (2) Bir söylem olarak hukuk, ticari yükümlülüklerin felsefi temelini oluşturuyor. (3) Kanun, bir başka deyişle hükmetme usulü olarak hukuk, birbiriyle çakışan ve örtüşen egemenliklerin hiyerarşisini ve yetki alanlarını açık ediyor. Hukuku pratik, felsefi ve siyasi yönleriyle ele alabilmek için de yalnızca sözleşmelere ve mahkeme kayıtlarına değil; bu evrakları oluşturan tüccarlar, köleler, asker, denizci ve kâtipler, icazetini veren âlimler, kayda geçiren memurlar ve yargılayan İngiliz hâkimler ve kadılardan oluşan sosyo-ekonomik hayata bakmak gerekiyor. Bu perspektifle kitap, zamanın ticari ilişkilerini domine eden “hıyar satış” akitleri üzerinden Batı Hint Okyanusu’nun değişen iktisadi ve hukuki sistemini anlatıyor. 

 

Hıyar Satış Akitleri ve Borç

Peki, nedir bu hıyar satışları? “Maalesef salatalıkla hiçbir alakası olmayan”1 bu akitler, Batı Hint okyanusu ticaretinin önde gelen finansman çeşitlerinden bir tanesi. Rehin sözleşmelerine çok benzeyen bu işlemde, finansman ihtiyacı olan kişi, mülkünü alacaklıya belli bir fiyata “satar”. Bu fiyat aslında alınacak borç miktarıdır. Kişi eğer borcunu vaktinde öderse sözleşmedeki “satış” işlemi iptal olur. Sa’id bin Khalfan Al-Khalili’nin fetvasına göre, rehin sözleşmelerinden farklı olarak bu sözleşme tipinde, “satılmış” olan mülkün mülkiyet hakkı borçluda kalır; fakat mülkten elde edilen gelir alacaklıya transfer edilebilir. Örneğin, 100.000 TL finansman ihtiyacı olan biri, evini 100.000 TL’ye “satıp”, faiz yerine “kirasını” alacaklıya aktarabilir. Anaparayı, 100.000 TL’yi, geri ödeyip borcu kapattığında da “satış” işlemi iptal olur. Neticede ihtiyaç sahibi kişi finansmana ulaşmış olur, finansör de parasını değerlendirip kârını -teknik olarak- faize bulaşmadan almış olur. 

Bishara, hıyar satışlarının hikâyesini anlatarak okuyucularına, aslında finansal modellerin toplumsal boyutunu aktarıyor. Ticari akitlere bankalar nezdinde mühendislik gerektiren teknik bir mesele olarak değil; iş adamlarından bürokratlara, mudilerden hâkimlere uzanan sosyo-kültürel bir olgu olarak yaklaşmak gerektiğini hatırlatıyor. Borca dayalı finansman (ör. murabaha) ile risk paylaşımına dayalı ortaklık sözleşmeleri (ör. mudarebe, muşareke) günümüzde de çokça karşılaştırılır. Sermaye ortaklığı, ulaşılmaya çalışılan hakiki İslami finans modeli olarak görülür ve ideal olan borca dayalı sözleşmeleri azaltmak, hatta yok etmektir (Rudnyckyj 2018). Bishara’nın iddiasına göre zamanın tüccarları için borçluluk utanç verici olmaktan ziyade ticarete dâhil olmak manasına geldiğinden dolayı arzu edilen bir durumdu. Bu iddianın altını dolduracak materyal bence kitapta bulunmuyor; fakat bizi bu konularda düşünmeye teşvik ettiği için bile bu kitap, günümüzdeki İslami finans ve borç ahlakı tartışmaları açısından çok kıymetli bir perspektif sağlıyor. 

 

Kaynakça

Bishara, Fahad Ahmad. 2017. A Sea of Debt: Law and Economic Life in the Western Indian Ocean, 1780-1950. Asian Connections. Cambridge, United Kingdom: Cambridge University Press.

Graeber, David. 2011. Debt: The First 5,000 Years. Brooklyn, N.Y.: Melville House.

Gratien, Chris. n.d. “Islamic Law and Commerce in the Indian Ocean.” Mp3. Ottoman History Podcast. October 5, 2018. https://www.ottomanhistorypodcast.com/2018/10/bishara.html.

Rudnyckyj, Daromir. 2018. Beyond Debt: Islamic Experiments in Global Finance. Chicago: The University of Chicago Press.

Dipnot[+]

0 Paylaşım