Photo by Mohammed Ibrahim on Unsplash
Photo by Mohammed Ibrahim on Unsplash

Gazze’de Gerçekleşen Uluslararası İnsancıl Hukuk İhlalleri Üzerine Değerlendirme

0 Paylaşım
0
0
0

7 Ekim 2023 tarihinde Hamas, İsrail’e yönelik Aksa Tufanı adını verdikleri bir operasyon başlattı. Bu süreçte hem İsrail’e binlerce füze atıldı hem de Gazze-İsrail sınır hattında bulunan kontrol noktalarına saldırılar düzenlendi. Nitekim, Hamas güçleri ilerleme kaydederek birkaç gün duvarların ötesinde de varlık göstermeye devam etti. İsrail ise saldırıların akabinde durumu kontrol altına almaya çalıştı.1 Bunu yaparken 7 Ekim’den itibaren; Gazze’ye karadan, denizden ve havadan ağır saldırılar gerçekleştirdi.2 Bu yazıda, uluslararası silahlı çatışmalar bağlamında söz konusu saldırıların uluslararası insancıl hukuk çerçevesinde değerlendirilmesi yapılacaktır.

 

Uluslararası İnsancıl Hukuk Açısından Değerlendirme

 

Silahlı çatışmanın tarafları yalnızca muhariplere karşı silahlı saldırılarda bulunabilir. Siviller ile muharipler arasında ayrım gözetilmek zorundadır. Sivillerin korunmasını amaçlayan bu kural, uluslararası insancıl hukukun temel belgelerinden biri olan 1949 tarihli Cenevre Sözleşmelerine ek 1977 tarihli 1. Protokol3’ün 51 (6). maddesinde misillemeler yoluyla sivil halka ya da sivillere karşı saldırılar yasaklanmıştır hükmü ile açıkça ortaya konulmuştur. Ayrım gözetmeye ve sivillere saldırıda bulunmamaya dair bu kurallar aynı zamanda uluslararası örf ve adet hukukunu da yansıtmaktadır.4 Dolayısıyla, devletler bu kurallar ile bağlıdır.5 Nitekim, İsrail de bu kurallara uymak zorundadır.

 

Bilindiği üzere, silahlı çatışmalarda toplu cezalandırma yasaktır. Fakat, İsrail 7 Ekim’den beri bu kuralı açıkça göz ardı ediyor. Hatta, gerçekleştirdiği yoğun bombardımanların hedefi genellikle doğrudan siviller oluyor. Bu süreçte, 46 binden fazla konutun tamamen, 234 binden fazlasının ise kısmen yıkıldığı açıklandı.6 Hava saldırılarında nüfus yoğunluğunun fazla olduğu Cibaliye, Bureyc ve Megazi mülteci kampları ile insanların sığındığı okullar doğrudan hedef alındı.7 Sivillere yönelik bu saldırılar istatistiklere de açıkça yansıdı. Nitekim, bu yazının kaleme alındığı tarihte, İsrail’in saldırıları sonucunda 6150’si çocuk, 4000’i kadın olmak üzere 15.000’den fazla Filistinli hayatını kaybetti.8

 

Özellikle, El-Ehli Baptist Hastanesi’nin bombalanması uluslararası kamuoyunda büyük bir infiale neden oldu. Ayrıca, Şifa Hastanesinin altında askeri üs olduğunu iddia ederek oraya da saldırdı.9 İsrail, daha sonra Türk-Filistin Dostluk Hastanesini de hedef aldı.10 Fakat, not etmek gerekir ki askeri hedef olmadığı sürece hastanelere kasten saldırı gerçekleştirilmesi Roma Statüsü11Court, UN Treaty Series, UNTS Volume Number 2187, Registration Number 38544.’nün 8. maddesinin 2 (b) (ix). fıkrasında savaş suçları oluşturacak eylemler içerisinde yer alıyor.

 

Hem bu saldırıların ortaya çıkardığı yıkım hem de İsrail yetkililerinin resmi açıklamaları, söz konusu saldırılarda sivil-muharip ayrımının gözetilmediğini, doğrudan sivillerin ve sivil niteliği haiz malların hedef alındığını göstermesi açısından önem arz ediyor. Nitekim, elde edilmesi beklenen somut ve doğrudan askeri avantaja göre, çok daha fazla sayıda sivilin kaybına, yaralanmasına ve sivil malların zarar görmesine ya da bu kayıp ve zararların hepsine birden neden olan bu saldırılar ayrım gözetmeyen saldırılar olup bu açıdan savaş suçu oluşturuyor.

 

İşlenen tüm bu savaş suçlarının yanı sıra üzerinde durulması gereken bir diğer önemli konuysa Gazze’ye ulaştırılmaya çalışılan insani yardımların durumudur. İsrail, savaşın ilk gününden itibaren Gazze’ye insani yardımın girişini engelleyen çok katı tedbirler aldı. Siviller bir yandan bombalardan canlarını kurtarmaya çalışırken bir yandan da açlıkla ve susuzlukla mücadele ediyor. Hatta, çatışmaların ilk ayında acil tıbbi yardıma bile izin verilmedi.12 Bu durum başlı başına bir savaş suçu oluşturmaktadır. Zira, yazının öncesinde de yer verilen 1949 tarihli Cenevre Sözleşmelerine ek 1977 tarihli 1. Protokol’ün 54 (1). maddesine göre, bir savaş yöntemi olarak sivilleri aç bırakmak yasaktır. Bu kural aynı zamanda uluslararası örf ve adet hukukunu da yansıtıyor. Aynı şekilde, Roma Statüsü’nün 8. maddesinin 2 (b) (xxv). fıkrasında yer alan yardım malzemelerin kasten engellenmesi de olay kapsamında değerlendirilebilir. Nihayet, en sonunda bu koşullar uluslararası kamuoyunun yoğun baskısı karşısında ancak göstermelik olarak hafifletilebildi. İnsani ara ile birlikte de buna ilaveten biraz daha fazla yardımın geçişi mümkün olabildi.

 

İsrail, sivillere yönelik tüm bu uygulamalarını Hamas’ı gerekçe göstererek meşrulaştırmak istiyor. Fakat, bir milyondan fazla çocuğun yaşadığı Gazze’de nüfusun büyük bölümünü siviller oluşturuyor. Ayrıca, 1949 tarihli Cenevre Sözleşmelerine ek 1977 tarihli 1. Protokol’ün 50 (3). maddesinde de belirtildiği üzere, sivil halkın içerisinde sivil tanımına uymayan kişilerin bulunması, halkın sivil niteliğini ortadan kaldırmaz. Nitekim, İsrail’in şu an uygulamaya çalıştığı ve sivillerin Gazze’nin güneyine gitmesini içeren politikasının siviller tarafından reddedilmesi ve bu sivillerin mevcut yerlerinde kalmaya devam etmesi onların sivil niteliklerini ortadan kaldırmaz. Dolayısıyla, geriye kalan sivillerin artık Hamas mensubu veya iltisaklısı kabul edilerek, ayrım gözetmeyen saldırılara ya da açlığa maruz bırakılmaları da ilgili kuralların ihlalini teşkil etmektedir.

 

Uluslararası örf ve adet hukuku kuralları ile 1949 tarihli Cenevre Sözleşmeleri ve Ek Protokollerinin ağır ihlallerini teşkil eden ve aynı zamanda Roma Statüsü’nde 8. maddede düzenlenen tüm bu eylemler savaş suçları kapsamında değerlendirilmektedir. Ayrıca, İsrail resmi makamlarının açıklamaları ve saldırıların icrası incelendiğinde, durumun aynı zamanda sivillere yönelik yaygın veya sistematik bir saldırı olarak nitelendirilmesi de mümkündür. Bu ise Roma Statüsü’nün 7. maddesinde yer alan insanlığa karşı suçları gündeme getirmektedir.

 

Savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardan bahsedildikten sonra, olayla ilgili bir diğer suç türü olan soykırım suçu çerçevesinde de bir değerlendirme yapmak yerinde olacaktır. 1948 tarihli Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşme13’nin 2. maddesinde soykırım suçunu oluşturan fiiller düzenlenmiştir. Buna göre14 ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu, kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla; (a) gruba mensup olanların öldürülmesi; (b) grubun mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verilmesi; (c) grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak, yaşam şartlarını kastten değiştirmek soykırım suçunu oluşturmaktadır. Olayda (a) ve (b) bentlerinde yer alan fiillerin kayıplar ve yaralılar göz önüne alındığında; (c) bendinde yer alan fiilin ise insani yardımın dahi geçişinin engellendiği abluka göz önüne alındığında gerçekleştiği görülüyor.

 

Fakat soykırım suçu, diğer suçların aksine özel bir kast aramaktadır. Yok etme kastı olarak nitelendirilen bu kast, suçun oluşması açısından gereklidir. Bu hususta ise, İsrail’in yoğun bir şekilde hastanelere, mülteci kamplarına, okullara ve sivil nüfusun yoğun olduğu sivil hedeflere ayrım gözetmeden saldırılar düzenlemesi not edilmelidir. Nitekim, İsrail yetkililerinin açıklamaları göz önüne alındığında saldırıların amacının sadece Hamas’la mücadele ile sınırlı kalmayacağı ve Gazze’deki tüm insanların cezalandırılacağının anlaşılması da yine burada kastı ararken değerlendirmelerde dikkate alınmalıdır. Nitekim, hastanelere yakıt verilmeyerek yenidoğan ünitesinde yatan bebeklerin bazılarının hayatını kaybetmesine neden olunması gibi vakıalar askeri gereklilikle izah edilemez. İsrail sorununun 7 Ekim’den çok eskiye gittiği de göz önüne alındığında, tüm bu politikalar, söz konusu kısmen veya tamamen yok etme kastının varlığını akla getirmektedir. Bu durumda, soykırım suçu da buradaki değerlendirmelere konu olacaktır.

 

İhlallerin Yargılanmasına İlişkin Değerlendirme

 

İsrail’in 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren Gazze’ye yönelik başlattığı saldırılarının savaş suçlarını, insanlığa karşı suçları ve soykırım suçunu gündeme getirdiği görülüyor. Bu suçların işlendiği sabit olursa, ilgili kişilerin bireysel cezai sorumluluğu doğar. Bu noktada, uluslararası toplumun başvuracağı mekanizma Uluslararası Ceza Mahkemesi’dir.

 

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Roma Statüsü’nün 5 (1). maddesine göre, soykırım suçu, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve saldırı suçu bakımından yargı yetkisine sahiptir. Roma Statüsü’nün 25 (1). maddesine göre UCM sadece gerçek kişileri yargılayabilir. Dolayısıyla, devletler UCM’de yargılanamaz. Yine, Roma Statüsü’nün 25 (3). maddesine göre UCM, yargı yetkisine giren suçları işleyen; işlenmesini emreden, teşvik eden veya ikna eden; suçun işlenmesine veya işlenmesine teşebbüs edilmesine yardımcı olan kişiler hakkında yargılama yetkisini haizdir.

 

Bununla birlikte, Roma Statüsü’nün 17 (1). maddesine göre, UCM tamamlayıcı yargı yetkisine sahiptir. Dolayısıyla, Roma Statüsü’nde öngörülen bir suç yetkili devlette soruşturma ya da kovuşturma konusu olmuşsa ilgili devletin bunu sürdürme istek ve yeteneği olmaması durumları istisna olmak üzere, UCM yetkisizlik kararı vermekle yükümlüdür. Fakat, İsrail Savunma Bakanı’nın silahlı saldırılar boyunca askerleri üzerindeki tüm kısıtlamaları kaldırdığını açıklaması burada not edilmelidir.15 Zira, cezai takibatın gerçekleştirilmeyeceğinin ima edilmesi ileriye dönük bir beklentinin de oluşmasını engellemektedir.

 

Her ne kadar UCM savcısı, halihazırdaki olaylara yönelik soruşturmalar yürüttüğünü açıklamış olsa da aslında İsrail, UCM’nin yargı yetkisini tanımamaktadır. Fakat; İsrail’in tanımasından bağımsız olarak, Filistin’in daha önce yaptığı başvurular çerçevesinde UCM bu olaya yönelik soruşturma yürütebilecektir. Burada bahsedilen başvuruların içeriğine değinmekte de yarar var.16 Filistin, 2 Ocak 2015 tarihinde katılım belgesini yetkili makama tevdi ederek Roma Statüsü ile bağlandı. Akabinde 1 Nisan 2015 tarihinde Roma Statüsü, Filistin için yürürlüğe girdi. Taraf devlet olmadan önce de Filistin, en son 1 Ocak 2015 tarihinde Roma Statüsü’nün 12. maddesinin (3). fıkrası uyarınca beyanda bulunarak, işgal altındaki Filistin topraklarında işlendiği iddia edilen suçlar bakımından UCM’nin yargı yetkisini kabul etti. Taraf devlet olduktan sonra ise bu sefer başvurusunu bu sıfatla gerçekleştirdi. Nitekim, 2018 yılındaki başvurusunda, Filistin devletinin topraklarında geçmişte işlenmiş, bugün işlenmeye devam eden ve gelecekte işlenecek suçlar bakımından soruşturma talep etti. Bunun üzerine, UCM’nin Ön Yargılama Dairesi, 5 Şubat 2021 tarihinde, yer bakımından yargı yetkisine ilişkin verdiği kararda, Doğu Kudüs dahil Batı Şeria ve Gazze’de UCM’nin yargı yetkisini kullanabileceğini açıkladı. 3 Mart 2021 tarihinde ise UCM Savcılığı, Filistin’deki duruma ilişkin soruşturma açıldığını açıkladı.  Bu çerçevede, bu tarihten itibaren, UCM, incelemelerini sürdürüyor. UCM savcısının, 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren gerçekleşen olaylara dair de soruşturmalar yürüttüğünü açıklaması bu bağlamda değerlendirilebilir.17

 

Sonuç ve Değerlendirme

 

İsrail’in Gazze’ye yönelik son saldırıları savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve soykırım suçu bağlamında değerlendirilebilir. Bu suçların oluştuğu hâllerde, söz konusu eylemlerin icrasına katılanların bireysel cezai sorumluluğu gündeme gelecektir. Yaklaşık iki ay gibi kısa bir süre içerisinde on beş binden fazla insanın katledildiği bir olaya ilişkin UCM’nin derhal ve acil bir şekilde etkili bir yargılama sürecini işletmesi beklenir. Fakat, İsrail sorunu bağlamında bugüne kadar UCM etkisiz ve yavaş olmakla itham ediliyor. Gerçekten de Rusya Devlet Başkanı Putin hakkında çok kısa süre içerisinde yakalama kararı çıkaran UCM, yıllardır süregelen ihlaller söz konusu iken İsrail yetkililerine ilişkin benzer adımlar atmadı.

 

UCM’nin yanı sıra BM ve onun ilgili organları da üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirememektedir. Nitekim, ihlallerin cezalandırılmasından daha önce yapılması gereken şey ihlallerin durdurulmasıdır. Ancak, ABD’nin vetoya başvurması nedeniyle BM Güvenlik Konseyi’nin ateşkese ilişkin bile karar alamadığı görülüyor. Son olarak alınan insani ara kararı ise ancak kısa bir süre katliamları durdurmayı sağlayabildi. Dolayısıyla; Filistin konusunda, BM ve BM’nin kolektif güvenlik sistemi tartışmaların tam odak noktasında bulunmaktadır. Uluslararası toplum, geçmişte Srebrenitsa ve Hocalı’da olduğu gibi yine söz konusu ihlalleri sadece izlemekle yetinmektedir ve bu ihlallere yönelik müdahale etme arzusu ve kararlılığı taşımamaktadır. Fakat tüm bu olumsuz vaziyete rağmen, Gazze’de gerçekleşen ihlallerin uluslararası insancıl hukuk bağlamında ortaya konulması çözüme katkı sunmak bakımından önem arz etmektedir. Bu sayede, hem en azından sivillere yönelik bu tür saldırıların farklı gerekçeler öne sürülerek meşrulaştırılamayacağı vurgulanmış olacak hem de devletlerin ve uluslararası örgütlerin çözüme yönelik bir irade ortaya koyması durumunda yararlanacakları esasların sınırları belirlenebilecektir.

 

KAYNAKÇA

 

ULUSLARARASI ANDLAŞMALAR

 

Convention on the Prevention and Punishment of the Crime of Genocide, Paris, 9 December 1948, UNTS Volume Number 78, Registration Number 1021.

 

Protocol additional to the Geneva Conventions of 12 August 1949, and relating to the protection of victims of international armed conflicts (Protocol I), UN Treaty Series, UNTS Volume Number 1125, Registration Number 17512.

 

Rome Statute of the International Criminal Court, UN Treaty Series, UNTS Volume Number 2187, Registration Number 38544.

 

ULUSAL VE ULUSLARARASI BELGELER

 

“Hostilities in the Gaza Strip and Israel, Flash Update 53”, (çevrimiçi) https://www.un.org/unispal/document/hostilities-in-the-gaza-strip-and-israel-ocha-flash-update-53/ Erişim Tarihi: 01.12.2023.

 

1948 tarihli Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşme’nin Türkçe çeviri metni için bkz.: (çevrimiçi) https://inhak.adalet.gov.tr/Resimler/Dokuman/2312020093827bm_11.pdf Erişim Tarihi: 01.12.2023.

 

Identical letters dated 7 October 2023 from the Permanent Representative of Israel to the United Nations addressed to the Secretary-General and the President of the Security Council, S/2023/742, (2023).

 

Identical letters dated 8 October 2023 from the Permanent Observer of the State of Palestine to the United Nations addressed to the Secretary-General, the President of the General Assembly and the President of the Security Council, A/ES-10/953-S/2023/743, 9 October 2023.

 

No: 279, 30 Ekim 2023, İsrail’in Gazze Türk-Filistin Dostluk Hastanesi’ne Yönelik Saldırısı Hk.

 

Shelter in Crisis, Joint Advocacy Statement – 24th November 2023.

 

State of Palestine, (çevrimiçi), https://www.icc-cpi.int/victims/state-palestine Erişim Tarihi: 01.12.2023.

 

Statement of ICC Prosecutor Karim A. A. Khan KC from Cairo on the situation in the State of Palestine and Israel, (çevrimiçi) https://www.un.org/unispal/document/statement-of-icc-prosecutor-on-the-situation-in-the-state-of-palestine-and-israel/ Erişim Tarihi: 01.12.2023.

 

Statement of the Prosecutor of the International Criminal Court, Karim A.A. Khan KC, on the Situation in the State of Palestine: receipt of a referral from five States Parties, (çevrimiçi), https://www.icc-cpi.int/news/statement-prosecutor-international-criminal-court-karim-aa-khan-kc-situation-state-palestine Erişim Tarihi: 01.12.2023.

 

The Gaza Strip: UNRWA Schools Sheltering Displaced People Constantly Hit”, (çevrimiçi) https://www.unrwa.org/newsroom/official-statements/gaza-strip-unrwa-schools-sheltering-displaced-people-constantly-hitErişim Tarihi: 01.12.2023.

 

 

KİTAPLAR

 

Emre Öktem, Uluslararası Teamül Hukuku, İstanbul, Beta Yayınları, 2013.

 

Jean-Marie Henckaerts, Louise Doswald-Beck, Uluslararası İnsancıl Teamül (Örf-Adet) Hukuku, Cilt 1: Kurallar, (çev) Emre Öktem ve diğerleri, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, İstanbul, 2005.

 

Yücel Acer, İbrahim Kaya, Uluslararası Hukuk: Temel Ders Kitabı İngilizce Özetli, 13. bs, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2022.

 

ÇEVRİMİÇİ KAYNAKLAR

 

“Israel bombs UN school in third major attack on Gaza’s Jabalia refugee camp”, (çevrimiçi) https://www.aljazeera.com/program/newsfeed/2023/11/4/israel-bombs-un-school-in-third-major-attack-on-gazas-jabalia-refugee-camp Erişim Tarihi: 01.12.2023.

 

“Israel: Unlawful Gaza Blockade Deadly for Children”, (çevrimiçi), https://www.hrw.org/news/2023/10/18/israel-unlawful-gaza-blockade-deadly-children Erişim Tarihi: 01.12.2023.

 

“Israel’s raid on Gaza’s al-Shifa Hospital: Here’s what you need to know”, (çevrimiçi) https://www.aljazeera.com/news/2023/11/15/israels-raid-on-al-shifa-hospital-heres-what-you-should-know Erişim Tarihi: 01.12.2023.

 

“Israel/OPT: Israel must lift illegal and inhumane blockade on Gaza as power plant runs out of fuel”, (çevrimiçi), https://www.amnesty.org/en/latest/news/2023/10/israel-opt-israel-must-lift-illegal-and-inhumane-blockade-on-gaza-as-power-plant-runs-out-of-fuel/ Erişim Tarihi: 01.12.2023.

 

“İsrail Savunma Bakanı’ndan ‘tam taarruza geçiyoruz’ açıklaması”, (çevrimiçi), https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israil-savunma-bakanindan-tam-taarruza-geciyoruz-aciklamasi/3014736 Erişim Tarihi: 01.12.2023.

 

“İsrail’in Gazze’deki El-Ehli Baptist Hastanesini bombalaması sonucu 500 kişi öldü”, (çevrimiçi) https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israilin-gazzedeki-el-ehli-baptist-hastanesini-bombalamasi-sonucu-500-kisi-oldu/3023408Erişim Tarihi: 01.12.2023.

 

“Palestinians flee massacre as Israel bombs al-Maghazi refugee camp”, (çevrimiçi) https://www.aljazeera.com/gallery/2023/11/6/palestinians-run-for-their-lives-as-israeli-strike-hits-al-maghazi-camp Erişim Tarihi: 01.12.2023.

 

“Prematüre Bebekler El Şifa Hastanesi’nden Tahliye Edildi”, (çevrimiçi) https://www.unicefturk.org/yazi/premature-bebekler-el-sifa-hastanesinden-tahliye-edildi Erişim Tarihi: 01.12.2023.

 

Dipnot[+]

0 Paylaşım