Photo by Andrik Langfield on Unsplash

Oyun Arkadaşım Babam: Kuşaklar Arası Değişen Babalık Tutum ve Davranışları

0 Paylaşım
0
0
0

Bundan çok değil bir iki kuşak öncesinde babaların çocuklarını toplum içinde sevmesinin ayıp karşılandığı gerçeğiyle günümüz aile yapısında nadiren karşılaşabiliriz. Toplumumuzdaki babalık rolünün zaman içindeki değişimi radikal ve çarpıcı olmuştur. Eskinin mizacen sert, ev işleri ve aile gündemlerine uzak, eve ekmek getiren, aileyi geçindiren babaları; bugün birçok evde çocuğunun oyun arkadaşı, ev işlerinin ise ortak bir paydaşı konumundalar. Peki bu dönüşüm nasıl gerçekleşti: Babalar kendi babaları ve çocukları arasındaki bu farkı nasıl değerlendiriyor? Bu yazıda okuyucuya, Türkiye bağlamında nesiller boyu babaların ailedeki rol ve beklentilerinin değişimine dair genel bir bakış açısı sunmayı hedefledik.

 

Dünya genelinde yapılmış çalışmalara bakıldığında, özellikle 1970’li yıllardan itibaren aile içindeki ebeveynlik rollerinde önemli değişiklikler yaşanmış; kadınların iş hayatına girmesi, feminist söylemlerin toplumda yayılması gibi faktörler ise bu değişimde önemli rol oynamıştır. Öncesinde aile içindeki temel sorumluluğu ‘eve ekmek getirmek’ olan babalardan (Lamb, 2000), aile içindeki işlere daha çok dahil olmaları ve ‘ilgili’ babalık göstermeleri beklenmeye başlanmıştır (Lamb & Tamis-LeMonda, 2004). Doğal olarak, toplumdaki bu dönüşüm, psiko-sosyal araştırmaların da konusu olmuş ve çalışmaların odak noktası bu etkileşimin özellikleri üzerinde yoğunlaşmıştır.

 

1970’lerde baba-çocuk ilişkisini inceleyen ilk çalışmalarda bu ilişkinin nicelik olarak ele alındığını görüyoruz. Bu çalışmaların sonuçlarına göre, hızlı bir artış olmamakla beraber babaların çocuklarıyla geçirdiği süre, yıllar içerisinde artmıştır (Schoppe-Sullivan & Fagan, 2020). Baba-çocuk ilişkisinin niteliksel özelliklerine bakıldığında ise kuşaklararası çalışmalar yeni nesil babalardaki duygusal yakınlık ve sıcaklığın çok daha görünür olduğunu göstermiştir (Floyd & Bowman, 2006; Hauari & Hollingworth, 2009). Bu noktada, çalışmaların büyük bir kısmının Batı kültürleri üzerine yapıldığının, Batı dışındaki toplumlarda ise kuşaklararası çalışmaların çok daha az sayıda olduğunun altını çizmek gerekir. Bu soru işaretini aklımızda tutmakla beraber, bu dönüşümü sağlayan faktörlerin (örn., kırsaldan kente göç, kadınların iş hayatına girişi, toplumsal hareketler vs.)  küresel çaplı etkiler olduğu ve babalık modelinin dünyanın farklı kesimlerinde de benzer şekillerde seyrettiğini ön görebiliriz.

 

Peki günümüzde babalar neden sıcak, duygusal olarak yakın ve daha ilgili bir tutum sergiliyor olabilir? Bu konuya getirilen iki temel açıklama var. Bunlardan ilki olan Modelleme paternine göre, babalar kendi babalarından gördükleri çocuk yetiştirme tutum ve davranışlarını devam ettirmektedir (Morman & Floyd, 2000). Yani çocukluğunda babasından pozitif bir yaklaşım gören günümüz babaları bu olumlu davranışları sürdürür. Diğer bir açıklama olan Telafi paternine göre ise, çocukluğunda babalarından olumsuz tutum ve davranışlar gören bugünün babaları kendi yaşayamadıkları durumları çocuklarına yaşatarak bu durumu telafi etmeye çalışırlar (Morman & Floyd, 2000). Jenerasyonlar arasında gözlenen zıt yönde bir değişimden bahsettiğimiz bu yazımızda ise, ikinci açıklama daha tutarlı görünüyor.

 

Yazının birinci kısmında aile yapısının babalık rolü özelindeki dönüşümünün dünyadaki seyri ve olası açıklamalarına kısaca değindik. Devam eden kısımda ise Türkiye bağlamındaki dönüşümü tartıştık. Geçtiğimiz asırda Türkiye sosyo-ekonomik dönüşüm olarak Batı ile benzer bir modernleşme süreci izlemiş olsa da, aile ve toplum yapısı açısından bazı eşsiz nitelikler barındırıyor. Bunlar, kolektif toplum yapısı, dini ve manevi değerler, şehir-kırsal kültürleri olarak örneklendirilebilir. Bu da aile yapısındaki değişimin anlaşılması için Batı kaynaklı çalışmalar kadar, kültürel niteliği öne çıkaran kuram ve araştırmaların da incelenmesi gerektiğini gösteriyor.

 

Türkiye’de Sosyo-Kültürel Değişimler ve Ebeveyn Rollerindeki Geçişler

 

Aile dinamiklerindeki değişimleri, toplumun değişen eğitim düzeyi ve sosyo-ekonomik statüsünden bağımsız düşünmek mümkün değildir (Akçınar, 2017). Çiğdem Kağıtçıbaşı’nın (1990)  geliştirdiği ve Türkiye özelindeki ailesel dönüşümü anlattığı Aile Değişim Modeli bu ikili ilişkiyi anlamamıza olanak tanıyor. Bu model, kentleşmenin, kolektivist aile yapısına sahip Türk toplumundaki değişimlerle nasıl ilişkili olduğunu açıklarken; ailesel-toplulukçu kültürlerde çocukların maddi bağımlılığının zamanla yerini psikolojik bağımlılığa bırakmakta olduğunu vurguluyor. Buna göre, modern toplumlarda artık çocuklar ev geçimine destek olacak potansiyel bir işgücü olmasa da, Türk toplumunun sahip olduğu değerler bütünü içerisinde, ebeveynler için sosyal destek/bağ işlevini yerine getiriyorlar. Çocukların aile içindeki ‘fonksiyonu’ ve değerler sistemindeki yeri düşünüldüğünde, çocuk yetiştirme uygulamalarının değişeceğini tahmin etmek de zor değil. Türkiye’de yapılan çalışmalar, bir çocuğun bağımsızlığı ve özerkliğinin, ebeveynler tarafından 40 yıl öncesine göre daha önemli görüldüğünü gösteriyor. (Kağıtçıbaşı ve Ataca, 2005). Ancak, ebeveynler için, aileye bağlı olmak ve çocuklar üzerinde kontrol sahibi olmak hâlâ oldukça önemli (Kağıtçıbaşı, 2003).

 

Günümüzdeki dönüşümün geçmiş nesiller ile karşılaştırıldığı çalışmalara baktığımızda ise, sonuçların bu bulguları destekler nitelikte olduğunu görebiliriz: Sunar (2002), çocuk yetiştirmedeki ebeveynlik uygulamalarını duygusal ilişki ve ebeveyn kontrolü açılarından kuşaklararası olarak incelediği çalışmasında 14-16 yaş grubundaki gençler, onların ebeveynleri ve büyük ebeveynlerinden (büyükanne ve büyükbaba) veriler toplamıştır. Sonuçlara göre, bu çalışmadaki çocuk kuşağının hem annesinden hem babasından algıladığı sıcaklık ve yakınlık derecesi, ebeveyn ya da büyükanne-büyükbaba kuşağının kendi ebeveyninden algıladığı sıcaklık ve yakınlıktan daha fazladır. Yine bu çalışmaya katılan çocuklar ve ebeveynlerine göre, otorite ve kontrol uygulamaları kuşaklar arasında azalırken, bağımsızlık ve özerklik kavramı bir önceki nesle göre daha fazla vurgulanmaktadır.

 

Boratav ve arkadaşları (2014) Türkiye’nin farklı bölgelerinden ve tüm sosyo-ekonomik statülerden 50 erkekle yürüttükleri kapsamlı çalışmalarında katılımcıların çocukları, babaları ve aileleri ile ilişkilerinin nasıl değiştiğini incelediler. Baba-çocuk ilişkilerinde iki nesil boyunca yaşanan değişimlere ilişkin en temel bulgulardan biri yakınlığın artmasıdır. Katılımcılar, kendi çocukları ile kurdukları baba-çocuk ilişkisinin, kendi babaları ile olandan duygusal olarak daha sıcak ve yakın olduğunu belirtmişlerdir. Yapılan görüşmeler sonucunda, erkeklerin babalarıyla ilişkilerinin özelliklerini ortaya koyan önemli temalar çıkmıştır. Örneğin saygı, korku ve mesafe erkekler tarafından babalarıyla olan ilişkilerini anlatmak için sıklıkla dile getirilirken, erkekler bu ilişkilerde duygusal yakınlık, sıcaklık ve iletişim eksikliğine de dikkat çekmektedir. Daha ilgili ve sevgi dolu bir baba olmak ve daha az otoriter bir ilişkiye sahip olmak, iki neslin babalığı arasındaki farktır. Boratav ve ark. (2014) da bulgularını, yeni nesil babaların kendi çocukluklarında eksik kalan şeyin telafisi olarak yorumlamaktadır.

 

Rümeysa Çetin’in araştırmacılarından biri olduğu çalışmada Türkiye genelinde kuşaklararası ebeveynlik pratikleri incelendi. Çalışmaya katılan 30 babaya, kendi babalık deneyimleri ve babalarının ebeveynlik tutumları hakkındaki görüşleri ve iki kuşak arasındaki uygulama farkları soruldu (Çetin ve Çorapçı, 2023). Çalışma kapsamında, babalara çocuklarıyla ilişkilerini tanımlamaları ve kendilerini nasıl bir baba olarak gördükleri sorulduğunda her üç babadan ikisi oyun arkadaşı olmak, beraber aktivite yapmak gibi daha eğlence odaklı konulardan bahsetmiştir. Bahsedilen diğer temalara bakıldığında ise sorumluluk konsepti (babanın geçim sağlayan rolü) hâlâ önemini koruyor. Çalışmadaki her altı babadan biri (%17) ilişkisini uzak ve mesafeli olarak tanımlamıştır. Babaların kendi babalarından devam ettirdiği pratiklere bakıldığında en sık bahsedilen tema ahlaki değerlerin aktarılmasıdır. Babaların %24’ü (7 baba) dürüstlük, namus, elindekiyle yetinme vurgusu gibi kendi babalarının vurguladığı değerleri çocuklarına da aktardığını ve vurguladığını belirtmiştir. Bunun yanı sıra özerkliği desteklemek (modelleme paternini destekler şekilde), sevgi ve duygu aktarımı, şiddet ve huzursuzluğun olmadığı bir ortam sağlamak gibi başka temalar da ortaya çıkmıştır. Günümüz babalarının kendi ebeveyninden farklı olarak yaptığı uygulamalara bakıldığında babaların neredeyse yarısı (%47, 13 baba) tarafından bahsedilen “baskıcı yetiştirmemek” en yaygın tema olarak ortaya çıkmıştır. Bu anlamda, babalar kendi çocukluklarında tecrübe ettikleri bastırılma, kontrolcülük, kendini ifade edememe gibi durumları çocuk yetiştirirken uygulamadıklarından bahsetmiştir. Bunun yanı sıra kendi babalarında görüp kendi çocuklarında uygulamadıkları diğer yaygın temalar, mesafeli ve paylaşıma kapalı olmak/duyguyu paylaşmamak ve ilgisizlik (çocukla vakit geçirmemek) olmuştur.

 

Kısacası, bu çalışmanın sonunda babaların, kendi babalarından farklı uygulamaya çalıştıkları tutum ve davranışların olduğu ortaya çıkmıştır. Bu anlamda, bazı erkekler babalarıyla yaşadıkları fiziksel ve duygusal mesafe, korku, otorite gibi olumsuz deneyimlerin izlerini taşıdığını belirtmiştir. Çalışmaya katılan babalar, kendi babalarının sevgi ve ilgi eksikliğini dile getirirken kendi çocuklarına olan sevgi ve ilgilerini kasıtlı olarak gösterdiklerini paylaşmıştır. Bu sonuçlar ‘telafi’ açıklamasına da (Floyd ve Morman, 2000) destek olarak gösterilebilir .

 

Sonuç Yerine

Zaman içerisinde babaların çocuklarına gösterdiği sıcaklık ve yakınlığın artarken; otorite ve baskı tutumlarının azaldığına değindik. Yazımızı, sonraki çalışma ve tartışmalara zemin oluşturabileceğini umduğumuz birkaç soru ile bitirmek istiyoruz. Babaların gösterdiği ilginin, yakınlığın ve paylaşımın artması elbette ki çocuklar için pek çok açıdan çok önemli ve kıymetlidir. Ancak bununla beraber gelen, otoritenin azalmasının ve arkadaşça ebeveynlik modelinin benimsenmesinin ne gibi sonuç doğuracağını henüz tam anlamıyla öğrenebilmiş değiliz. Oyun arkadaşı olabilmek ve otoriteyi koruyabilmek arasında ince bir çizgi söz konusu. Öte yandan bir sınır koyucu/koruyucu olarak ebeveynlerin rolü  çocuk gelişiminin oldukça önemli bir parçasıdır. Bu noktada ebeveynin sınır/gerekli kuralları koyan rolü ve arkadaş gibi ebeveyn rolleri nasıl dengelenmeli? Çocukların, ebeveynleri ile sıcak ve yakın bir ilişki kurması ebeveynlerini bir otorite figürü olarak görmelerine engel olur mu? Ayrıca, telafi paterninin öne sürdüğü şekilde, ebeveynler için kendi çocukluklarını telafi etme motivasyonu ne derece sağlıklı bir yaklaşım? Bu yaklaşım, ebeveyn tutumlarında geçmiş kuşaktan zıt yönde bir aşırılık izlenmesine sebep olabilir mi? Bu soruların tamamını bu yazı bağlamında cevaplamamız mümkün olmasa da tartışmanın başlangıç noktası olarak sevgi ve otoritenin birlikte sağlanmasının, çocukların hem kendi özerkliklerini geliştirebilmeleri hem de gerektiğinde bir üst otoriteye uyum sağlayabilmeleri açısından önemli olduğunu düşünüyoruz.

 

Kaynakça

Akçınar, B. (2017). Türkiye’de ilgili babalık ve belirleyicileri. İstanbul: Anne Çocuk Eğitim

Vakfı.

Boratav, H. B., Fişek, G. O., & Ziya, H. E. (2014). Unpacking masculinities in the context of

Social Change. Men and Masculinities, 17(3), 299–324.

https://doi.org/10.1177/1097184×14539511

Çetin, R. F., & Çorapçı, F. (2023, 3-7 Ekim) Babaların Çocuk Gelişiminde Koruyucu Rolü: 

Kuşaklararası Etkiler ve Babalık Pratikleri [Poster Sunum]. IV. Uluslararası

Çocuk Koruma Kongresi, İzmir.

Floyd, K., & Bowman, J.M. (2006). Closeness and affection in father-son relationships. In V.

Bedford & B. Turner (Eds.), Men in relationships: A new look from a life course 

perspective (pp. 147-164). Springer Publishing Company.

Hauari, H., & Hollingworth, K. (2009). Understanding Fathering. Masculinity, Diversity and

Change. Joseph Rowntree Foundation.

https://discovery.ucl.ac.uk/id/eprint/1477791/1/understanding-fathering-diversity-full.pdf

Kağıtçıbaşı, C. (1990). Family and socialization in cross-cultural perspective: A modelof

change.  In  J.  Berman  (Ed.),  Cross-cultural  perspectives:  Nebraska  symposiumon

motivation,  1989(pp.  135–200).  Lincoln,  NE:  Nebraska  University  Press.

Kağıtçıbaşı, Ç. (2003). Cross-cultural perspectives on family change. In R. Liljestrom (Ed.),

Autonomy and dependence in the family (pp. 19-38). Routledge.

https://doi.org/10.4324/9780203461129

Kağıtçıbaşı, C., & Ataca, B. (2005). Value of children and family change: A three-decade

portrait from Turkey. Applied Psychology, 54(3), 317–337.

https://doi.org/10.1111/j.1464-0597.2005.00213.x

Lamb, M. E. (2000). The history of research on father involvement. Marriage & Family 

Review, 29(2-3), 23–42. https://doi.org/10.1300/j002v29n02_03

Lamb, M. E., & Tamis-LeMonda, C. S. (2004). The Role of the Father: An Introduction. In

  1. E. Lamb (Ed.), The role of the father in child development (pp. 1–31). John Wiley

& Sons, Inc..

Morman, M. T., & Floyd, K. (2002). A “changing culture of fatherhood”: Effects on

affectionate communication, closeness, and satisfaction in men’s relationships with

their fathers and their sons. Western Journal of Communication, 66(4), 395–411.

https://doi.org/10.1080/10570310209374746

Schoppe-Sullivan, S. J., & Fagan, J. (2020). The Evolution of Fathering Research in the 21st

 

Century: Persistent Challenges, New Directions. Journal of Marriage and Family,

 

82(1), 175–197. https://doi.org/10.1111/jomf.12645

Sunar, D. (2002). Change and continuity in the Turkish middle class family. In R. Liljestrom

& E. Özdalga (Eds.), Autonomy and Dependence in the Family: Turkey and Sweden in 

critical perspective. Swedish Research Institute in Istanbul.

 

0 Paylaşım