Photo by Alexander Grey on Unsplash

Utançlı Benlik Eşcinsellikle Onarılabilir mi?

0 Paylaşım
0
0
0

Birçok “büyük duygu” bize çocukluğumuzdan miras kalır. Onu bu yaşımızda, burada, bu olaydan dolayı yaşadığımızı zannederiz fakat duygusal belleğimiz geçmiş bir anıya köprü kurmuş ve oradan ne var ne yoksa getirmiş olabilir. Deneyimlenen gerçeklik bizim için “başa çıkılabilir” görünürken deneyimlenen duygu ise anlayamadığımız bir şekilde çok yoğun ve derinlerden gelebilir. Kısacası; içimizdeki çocuğun öfkeli, kırgın veya yalnız hissettiği bir anı tekrar sahneye konduğunda dışarıdan 35 yaşında bir yetişkin olarak görünüyor olmamız pek bir şey değiştirmez.

Utanç, kişisel geçmişimizde şekillenmiş, derinlere kök salan güçlü duygulardan biridir ve çoğunlukla başka bir duygunun, ihtiyacın veya davranışın ardından gelir. (Yazıda haya veya mahcubiyete benzeyen utanma duygusundan değil İngilizcedeki “shame” yani kendini “utanılacak biri” olarak görmekle ilişkili utanç duygusundan bahsedilecektir.) Utanç gelirken kusurluluk, değersizlik, yetersizlik, güçsüzlük gibi kabulleri de beraberinde getirir (Young, 2014). Bir çeşit esarettir; benliğimizi, kimliğimizi, kırılgan yanımızla barışmayı, hata yapma hakkımızı ve yeniden inşa gücümüze olan inancı çalar. Suçluluk duygusundaki telafi arzusunun aksine, utanç duygusunun hata olarak gösterdiği şey “yaptığım eylem” değil, “baştan sona ben”imdir (Tangney ve Dearing, 2002). Utanç tüm benliği doldurduğu için telafi edecek bir benlik de ortada bulunamaz, kişiye kendi değersizliğini kabul etmek ve ihtiyaçlarını/duygularını göz ardı etmekten başka bir yol kalmaz. Utanç duygusunun bağımlılık, depresyon, şiddet, agresyon, zorbalık, intihar ve yeme bozukluklarıyla yakın ilişkisi defalarca çalışılmıştır (Brown, 2013). Bu yazı ise suya sabuna dokunmayan psikologların değinmeye yanaşmadığı bir ilişkiye, erkek çocuklardaki cinsiyetli benliğin (gendered self) utanç kaynaklı yara aldığı durumlarda ortaya çıkan değersizlik duygusu ile eşcinsel davranışlar arasındaki ilişkiye dikkat çekmek istemektedir.

Eşcinsellik konusunda farklı birçok açıklama söz konusu olsa da, klinik psikoloji bağlamında özetle iki yaklaşım olduğu söylenebilir: Bir grup ruh sağlığı uzmanı 1973’te eşcinselliğin tartışmalı bir oylamayla psikiyatrik hastalıklar sınıflamasından çıkarılmasıyla birlikte (Gültekin, 2020) bu konuda normalleştirici bir tutumla kişilerin bunu özgürce yaşamalarını sağlamayı psikiyatrik bir vazife olarak görürken (Davies, 1998; Lebolt, 1999; Langdridge, 2020), başka bir ruh sağlığı uzmanı grubu 1973 öncesi bilimsel çalışmaların bir anda kesintiye uğratılmasındansa süreci devam ettirmeyi ve, adına hastalık densin ya da denmesin, eşcinselliğin bazı olumsuz yaşantıların sonucu olarak ortaya çıktığını ve bir semptom veya işlevsiz bir başa çıkma biçimi/onarım dürtüsü olduğunu düşünmekte, eşcinselliğin nedenleri ve bize anlattıkları üzerinde çalışmaya devam etmektedir. Bilim dünyası tarafından sansürlenen bu ikinci grubun çalışmaları ve klinik tecrübeleri, eşcinsel eğilimlerini kimliklerinin yegane unsuru olarak görmeyen ve fizyolojik cinsiyetine uygun yaşamayı talep eden bireylerin, bu konunun dinamiklerine hakim bir uzman tarafından sunulan psikoterapi ortamında, duygusal yaralarını onararak, travmalarını aşarak sağlıklı bir cinsel kimliğe ulaşabildiğini göstermektedir (Byrd ve Nicolosi, 2002; Hamilton ve Henry, 2022; Nicolosi, Byrd ve Potts, 2000; Spitzer, 2003; van den Aardweg, 1986; Yarhouse ve Throckmorton, 2002).

Bahsedilen ikinci uzman grubunun eşcinselliği açıklayan bir modelinde (Hamilton ve Henry, 2022; Nicolosi, 2020) utanç duygusuna önemli bir yer ayrıldığı görülmektedir. Konunun detaylarına geçmeden önce küçük birkaç açıklamaya ihtiyaç vardır: Yazıda bahsedilecek durumlar; pasif baba, aşırı kuşatıcı/müdahaleci anne, baba yokluğu, sert ve mesafeli baba, anne-babanın kendi gündemleriyle aşırı meşguliyeti sebebiyle çocuğun duygusal ihtiyaçlarını görememesi gibi birçok sebepten kaynaklanıyor olabilir, bu yazıda olası tüm sebeplere veya tedavisinin nasıl olduğuna değil utanç deneyimin kendisine ve süreçteki rolüne odaklanılacaktır. Daha detaylı bilgiye ihtiyaç duyanlar Nicolosi’nin “Utanç ve Bağlılık Yitimi” kitabına başvurabilir. İkinci olarak, psikolojik yaşantılarda determinizm yoktur, bu nedenle bahsedilen duyguları yaşayan her erkek çocuğun eşcinselliğe yöneleceği çıkarımı yapılamaz fakat eşcinsel olan kişilerin geçmiş yaşantılarına bakıldığında benzer örüntüler görülüyor olması bazı açıklama modellerine imkan tanımaktadır. Üçüncü olarak, bahsedilen utanç deneyimi tüm eşcinsel bireylerin süreçlerini açıklamaz, modellerden yalnızca biridir ve konunun dağılmaması adına erkek çocuklar özelinde ele alınmıştır, kız çocuklarda gelişimsel öykünün daha farklı olduğu bilinmektedir.

Erkek çocukların cinsel kimlik gelişimi süreçlerine bakıldığında, erkeksiliğin bir kazanım olduğu görülmektedir, verili değildir, anneden güvenli ayrılmanın yanı sıra babayla özdeşleşme gibi ek süreçleri gerektirmektedir (Greenspan, 1982; Tyson, 1986). Gelişimsel yaralanmalara açık cinsel kimlik edinimi sürecinde, bireyselleşme/kimliğini kabul ettirme arzusuyla harekete geçen küçük bir erkek çocuk; ayıplandığında, başarısız olduğunda, aşağılanma, eleştirilme, değersiz görülme, reddedilme, yeterli sevgiyi alamama tecrübeleri yaşadığında (Nicolosi, 2020) veya cinsel istismara maruz kaldığında (Louganis ve Marcus, 1995; Shrier ve Johnson, 1988) yoğun bir utanç deneyimi ortaya çıkar. Çocuğun bireyselleşme ihtiyacı, erkeksi isteklerini, gücünü, yeterliliğini ortaya koyma çabası “görülmediğinde” ve “onaylanmadığında” dahi, bu tepkisizlik karşısında derin bir değersizlik ve utanç deneyimlenebilir. Hislerinden, girişimlerinden veya başına gelen olumsuz yaşantılardan dolayı utanç duyan çocuk, utanç duygusunun hemen her zaman dikte ettiği şekilde, kendi duygularında veya ihtiyaçlarında bir sorun olduğunu varsayar ve ilgiye, sevgiye ve onay verilmeye değer birisi olmadığını kabul eder (Nicolosi ve Nicolosi, 2011; Nicolosi, 2020).

Çocuğu “aileye ait” ve “değerli” hissettirmeyen ve erkek bireyselleşmesini onaylamakta başarısız olan bir aile ortamında, kendini ortaya koyma çabası ve başarısızlıktan gelen utanç arasındaki çatışmadan bir çıkış yolu olarak çocuk, kendini ortaya koyma ve erkeksilik iddiasından vazgeçebilir. Kendini iddialı bir şekilde ortaya koymak yerine kapatır, savunma pozisyonuna geçerek uysal, uyumlu, itaatkar bir sahte benlik geliştirir. Böylece reddedilme riskini minimuma indirmiş olur. Duygusal terk edilme boşluğunu utançla doldurabilir ve utanç doğası gereği kendisini yaşananları “hak ettiğine” inandırır. Çelişkili görünse de, kendi kusurluluğu sebebiyle sevilmediğine inanarak sorumluluğu üstlenmek kişiye bir güç ve denetim duygusu sunar ve böylelikle utançlı benlik varlığını sürdürmeye devam eder (Nicolosi, 2020).

Cinsiyet kimlik gelişimi ve bireyselleşmesi sekteye uğrayan çocuk; erkek dünyasının rekabet, dışa dönüklük, itişme/kakışma içeren dünyasına entegre olamaz. Arkadaşları çoğunlukla kızlardan oluşur, kendisi kızsal davranışlar sergileme eğilimi gösterir çünkü kız gibi olmak risk almamaktır, uysal, uyumlu ve yumuşak biri olursa incitilmeyeceğini varsayar. Erkek dünyası artık “içinde var olduğu” bir alan değil, dışarıdan seyrettiği gizemli bir dünyadır. “Mutfak penceresi çocuğu” olarak adlandırılan bu çocuk için erkeklerin dünyası her zaman büyülü, egzotik bir dünyadır, uzaktan izler, içine girmeye cesaret edemez ama özlem duyar (Nicolosi, 2016). Girmek istediğinde de onlar kadar “haşin” olamadığı için oradaki varlığını sürdüremez, kızsal yanları sebebiyle çoğunlukla hemcinsleri tarafından dışlanır, çeşitli lakaplarla anılır ve zorbalığa maruz kalır (Nicolosi ve Nicolosi, 2011). Aşağılanma deneyiminin, nörobiyolojik olarak, kişi tarafından sürüden uzaklaştırılmanın evrimsel dengi, bir çeşit ölüm kalım meselesi olarak görülmesi (Shapiro, 2001) ve yoğun sosyal red deneyimi yaşandığında beyinde aktive olan bölgelerin fiziksel acı yaşandığında aktive olan yerlerle aynı olması (Kross ve ark., 2011) gerçekleri, bunların kişi için ne kadar katlanılmaz ve dönüştürücü yaşantılar olduğunun göstergeleridir.

Hemcinslerinin ilgisini, şefkatini ve onayını kazanma arzusu duymaktadır fakat duygusal ihtiyaçlarının hemen arkasından gelen tanıdık utanç duygusu ona bunu hak etmediğini, buna layık olmadığını, bunlara ihtiyaç duymanın bile onun “zayıf”, “aptal”, “aciz” biri olduğunu gösterdiğini söyler. “Utanç bir duygu değil, duygulanım durdurucudur. Birisi duyguları sebebiyle utanç duyduğunda bu duygular o kadar katlanılmaz bir hal alır ki, kişi bunları sahiplenemez -hatta hissedemez bile.” der Nicolosi (2020). Hemcinsleri tarafından doğal haliyle kabul görme arzusu kişiye “kabul edilemez” ve “imkansız” göründüğünden, yaşamına “reddedilme beklentisiyle” devam eder ve bazen de gerçekten reddedilir.

Kişinin baba, ağabey veya arkadaşları gibi hemcinsleriyle özdeşim ve duygusal bağ kurma ihtiyacı karşılanmadan kaldığında, kimliğinin elde edemediği parçası git gide çocuğa çekici görünmeye başlar. Ergenliğin başlamasıyla harekete geçen erotik dürtüler, kendi erkeksi gücüne yönelik bu özlemlerle harmanlanır ve hemcinslerine yönlendirilir (Freud, 1952; Friedman ve Stern, 1980; Moberly, 1983). Bir çeşit “kapıdan giremediği yere bacadan girme”ye çalışan kişi için eşcinsellik dünyası eşsiz bir çözümdür çünkü burada hemcinsleri tarafından reddedilme riski minimuma iner. İnce sesiyle dalga geçilen çocuğa burada “ne kadar hoş bir sesi olduğu” söylenmektedir, kadınsı tavırları sebebiyle aşağılanmak şöyle dursun özellikle kendisinden yaşça büyük erkeklerden şımartıcı övgü ve ilgi almaktadır. Öte yandan, kendi eşcinselliğini ilanla gelen öforik deneyimler ve kendini zulme uğramış ama adalet mücadelesi veren bir azınlığın parçası olarak hissetmek ergenlik duyarlılıklarına hitap eder. Zamanında anlaşılamamış ve takdir görmemiş çocuk kendi gibi insanlarla kendi alt kültürünü kurmuştur ve bu grupta herkesin olduğu haliyle kabul göreceği düşüncesi hiç olmadığı kadar çekici gelmektedir (Nicolosi ve Nicolosi, 2011).

Eşcinselliğe yönelik geliştirilmiş Onarım Terapisindeki (Nicolosi, 2016) “onarım” kelimesi, çeşitli sebeplerle erkeklik kimliğiyle özdeşleşmekte zorluk yaşamış kişilerin benliğinde oluşan yaraları başka bir erkekle “onarma” çabasına referans verir. Kişi, kendi içinde oluşturamadığı erkeksiliği dışarıdan “takviye etmeye” çalışmaktadır. Utanan benliğin kusurlu, değersiz, önemsiz biri olduğuna dair kabulleri, diğer erkeklerin ilgisini ve hayranlığını kazanarak narsistik bir şekilde onarılmaya çalışılır. Ne var ki, özgün çatışma hiçbir zaman çözülmez ve hatta daha da sıkıntı vererek devam eder. Karşılanmamış ihtiyaçlarıyla bir araya gelen insanların oluşturduğu cafcaflı eşcinsellik dünyası -doğası gereği- kişinin yaralarına ilaç olacak, içindeki erkeksi benliğini dolduracak öğelere sahip değildir. İllüzyonel bir kimlik sunabilir, fakat onaramaz.

Yazıda, utanç duygusunun çocuğun gelişimsel seyrindeki yıkıcı etkilerini eşcinsel eğilimler gösteren erkekler üzerinden okumak hedeflenmiştir. Eşcinselliğin, oluşabilecek sonuçlardan “sadece biri” olduğu göz önünde bulundurulduğunda; ebeveynlerin, eğiticilerin ve çocuklarla muhatap olan herkesin bu yazıdan yapacağı çıkarımlar olduğu düşünülmektedir.

 

 

Kaynakça

Brown, B. (2013). Daring greatly: How the courage to be vulnerable transforms the way we live, love, parent and lead. London, England: Portfolio Penguin.

Byrd, A. D., Nicolosi, J., Potts, R. W. (2008). Client’s perceptions of how reorientation therapy and self-help can promote changes in sexual orientation. Psychological Reports, 102, 3-28.

Davies, D. (1998). The six necessary and sufficient conditions applied to working with lesbian, gay and bisexual clients. The person-centered journal, 5(2), 111-120.

Freud, A. (1952). Studies in passivity: Notes on homosexuality. The Writings of Anna Freud: Indications for Child Analysis and Other Papers, vol. 4., New York: International Universities Press, 1968.

Friedman, R., ve Stern, L. (1980). Juvenile aggrssivity and sissiness in homosexual and heterosexual males. Journal of American Academy of Psychoanalysis, 8, 427-40.

Greenspan, S. (1982). “The second other”: the role of the father in early personality formation and the dyadic-phallicphase of development. Father and Child, Ed. S. Cath. Boston: Little, Brown.

Gültekin, M. (2020). Algı Yönetimi ve Manipülasyon: Kanmanın ve Kandırmanın Psikolojisi (10. Baskı). İstanbul: Pınar.

Hamilton, J. H. ve Henry, P. J. (2022). Eşcinsellik tedavi rehberi (E. T. Sofi, Çev.), (Orijinal eserin basım tarihi 2009).

Kross, E., Berman, M., Mischel, W., Smith, E. E. ve Wager, T. (2011). Social rejection shares somatosensory representations with physical pain. Proceedings of the National Academy of Sciences, 108(15), 6270-6275.

Langdridge, D. (2020). Gay affirmative therapy: A theoretical framework and defence. British Lesbian, Gay, and Bisexual Psychologies içinde (s. 27-43). Routledge.

Lebolt, J. (1999). Gay affirmative psychotherapy: A phenomenological study. Clinical Social Work Journal, 27, 355–370. 

Louganis, G. ve Marcus, E. (1995). Breaking the surface. New York: Random House.

Moberly, E. (1983). Homosexuality: A new Christian ethic. Greenwood, SC: Attic Press.

Nicolosi, J. (2016). Erkek homoseksüeller için onarım terapisi (S. D. Çiftçi, Çev.). (2. Baskı) İstanbul: Kaknüs. (Orijinal eserin basım tarihi 1991).

Nicolosi, J. (2020). Utanç ve bağlanma yitimi: Onarım terapisi pratiği (O. Gündüz, Çev.) İstanbul: Kaknüs. (Orijinal eserin basım tarihi 2009).

Nicolosi, J., Byrd, A. D., ve Potts, R. W. (2000). Retrospective of self-report of changes in homosexual orientation: A consumer survey of conversion therapy clients. Psychological Reports, 86, 1071-88.

Nicolosi, J. & Nicolosi, L. A. (2011) Anne babalar için gençlerde homoseksüelliği önleme rehberi (F. M. Arıkan, Çev.) İstanbul: Kaknüs (Orijinal eserin basım tarihi 2002).

Shapiro, F. (2002). EMDR as an Integrative Psychotherapy approach: Experts of diverse orientations explore the paradigm prism. Washington, DC: American Psychological Association.

Shrier, D., ve Johnson, R. I. (1988). Sexual victimization of boys: An ongoing study of adolescent medicine clinic population. The Journal of the National Medical Association, 80(11), 1189-93.

Spitzer, R. L. (2003). Can some gay men and lesbians change their sexual orientation? 200 participants reporting a change from homosexual to heterosexual orientation. Archives of Sexual Behavior, 32(5), 403-17.

Tangney, J. P., & Dearing, R. L. (2002). Shame and guilt. New York: Guilford.

Tyson, P. (1986). Male gender identity: early developmental rots. Psychoanalytic Review, 73, 1-21.

van den Aardvveg, G. (1985). Homosexuality and hope: a psychologist talks about treatment and change. Ann Arbor, MI: Servant Books.

Yarhouse, M. A. & Throckmorton, W. (2002). Ethical issues in attempts to ban reorientation therapies. Psychotherapy: Theory/Research/Practice/Training, 39(1), 66-75.

Young, J. E & Klosko, J. S. (2016). Hayatı yeniden keşfedin: Daha cesur üretken ve doyumlu bir hayat için gerekli araçlar (D. Güler ve S. Kohen, Çev.) (9.Baskı). Psikonet Yayınları (Orijinal eserin basım tarihi 1994).

 

 

 

0 Paylaşım